Milano'ya iki günlük bir kaçamağa kolayca alışılabilir. Tabi ki Bocconi Open Day sadece bir bahane. İnsanların sıcaklığı ve şehrin enerjisi olmalı beni içine çeken.
Henüz sokakta tanıştığım biriyle kısa bir muhabbet, la Rinascente'nin çatısında bir dilim dağ meyveli cheescake, Milano gençliğiyle dolup taşmış bir meydan...
Caddelerde fütursuzca dolaşırken, bir sonraki adımda karşına neyin çıkacağını bilemezsin. Bu tahmin edilemezlik yolun sonunda beni, bir tasarımcı butiğine, köpeklerini gezdiren çaba harcamasa da güzel görünümlü bir çifte veya sırada bir saat bekleticek kadar lezzetli dondurmalara götürdü.
Sabırsızlıkla yaşamayı beklediğim şehir Milano, bekle beni beş ay kaldı.
A two-day getaway to Milan could be get used to. Of course the Bocconi Open Day was only an excuse. Must be the warmth of its people and the vibe that I crave.
A quick chat with an instant acquintence, a slice of wild berry cheesecake at the rooftop of La Rinascente, the overpacked city square filled with the Milanese youth ....
You never know what you're going to come across wandering around the streets blindfolded. It is the unpredictability of this city that may take you to a designer boutique just around the corner of a desolated path. It might be a couple looking effortless yet pulled together walking dogs or a galeteria worth waiting an hour in line.
The city I long for. Hold tight Milan, it's only 5 months left.
No comments:
Post a Comment